Suriye, bir çağın en büyük trajedilerinden birini yaşarken, yeniden özgür bir gelecek umudu yeşertiyor. Yıllarca süren iç savaş ve zulmün ardından, halkın direniş azmi ve uluslararası dayanışmanın etkisiyle yeni bir tarih yazılıyor. Bu sürecin en önemli aktörlerinden biri ise, Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) oldu.
2011 yılında başlayan barışçıl gösterilerin zalim bir rejim tarafından kanlı bir şekilde bastırılması, Suriye’yi iç savaşın kıyısına sürükledi. Milyonlarca insanın yerinden edildiği, şehirlerin harabeye döndüğü bu süreçte, özgürlük ve adalet arayışı bir halkın direnişine dönüştü.
SMO, bu direnişin şekillenmesinde ve organize edilmesinde kritik bir rol oynadı. Türkiye’nin sağladığı lojistik, askeri ve diplomatik destek sayesinde SMO, hem rejim kuvvetlerine hem de bölgesel tehdit oluşturan terör unsurlarına karşı etkin bir mücadele yürüttü.
Türkiye, Suriye krizinde hem insani hem de siyasi bir sorumluluk üstlendi. 4 milyondan fazla mülteciye kapılarını açarak eşine az rastlanır bir dayanışma gösterirken, sahadaki askeri ve stratejik desteğiyle de Suriye halkının özgürleşme sürecine katkı sağladı.
Türkiye’nin desteklediği harekâtlar, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi kritik operasyonlarla, bölgede bir güvenli alan oluşturmayı hedefledi. Bu operasyonlar, hem SMO’nun etkinliğini artırdı hem de mültecilerin kendi yurtlarına dönülebileceği bir zemin hazırladı.
Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) bazı bölgelerde ortak hareket ederek rejime karşı mücadelelerini daha etkin bir hale getirdi. Bu işbirliği, sahadaki dengeyi değiştiren adımlardan biri olarak dikkat çekti. Her ne kadar ideolojik farklılıklar bulunsa da, rejim tehdidine karşı zaman zaman geliştirilen bu taktiksel ittifak, operasyonel başarılarda belirleyici oldu.
Ancak bu işbirliği uluslararası toplumda tartışmalara yol açtı. Bazı aktörler, HTŞ’nin radikal yapısı nedeniyle bu ortaklığın uzun vadeli sorunlar yaratabileceğini dile getirdi. Buna karşın, sahadaki gerçeklikler şu ana kadar bu işbirliğin hem rejim hem de terör unsurlarına karşı kritik kazançlar sağladığını gösteriyor.
Elbette önümüzde uzun ve zorlu bir yol var. Ancak Suriye’nin yeniden özgürleşmesi, sadece bu fiziksel savaşı kazanmakla değil, halkın birliği ve dayanışmasıyla mümkün olacak. Türkiye’nin bu süreçte oynadığı rol, uluslararası toplumun dikkatini çekmeye devam ediyor.
SMO’nun başarısı, sadece Suriye’de değil, bütün bir bölgede barış ve istikrarın sağlanması için bir umut ışığı oldu. Bu öykü, bir halkın özgürlük hayaliyle tutuşan meşaleyi, geleceğe taşıma azmini gösteriyor.
İnanıyoruz ki, Suriye bir gün yeniden tam anlamıyla özgür olacak ve halkı, barışın tadını çıkararak kendi geleceğini inşa edecek. O gün geldiğinde, bu başarının ardında dayanışma, cesaret ve fedakarlıkla yazılan bir tarih olacak.